ANLADIM...


Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, kendimi bulduğumda anladım.Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,kendi yolumu çizdiğimde anladım.

Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil.Bildiklerini bana neden anlatmadığını anladım.Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış.Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım.

Sevmek ile sevilmenin yolu önce kendini sevmekten geçermiş.Neden kendine aşık olduğunu anladım.Acı, doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden.Neden hiç ağlamadığını anladım.Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş.Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım.Ve sevilenle ağlayamıyor, kaçıyorsan ondan, çaresizliktenmiş.Senin acın için odamda tek başıma hıçkırıklarla ağladığımda anladım.Bir insanı herhangi biri kırabilir ama bir tek çok sevdiği acıtabilirmiş.Çok acıttığında anladım.Fakat, hak edermiş sevilen onun için dökülen her bir damla gözyaşını.Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım.

Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet.Yüreğini elime koyduğunda anladım.Tek başına ayakta durabilecek kadar güçlüysen, yanında tutanlar varmış.Neden hiç yalnız kalmadığını anladım.Ve Sana ihtiyacım var, gel diyebilmekmiş güçlü olmak.Sana git dediğimde anladım.

Biri sana git dediğinde, kalmak istiyorum diyebilmekmiş sevmek.Git dediklerinde gittiğimde anladım.Dostun seni bir kez terk edermiş, bin kez değil.Aslında hep yanımda olduğunu anladım.Ve bir kez terk etti mi seni, affetmek çok zormuş,Ben de affedemediğin şeyin ne olduğunu anladım.Sana sevgim şımarık bir çocukmuş her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan.Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım.Özür dilemek değil, affet beni diye haykırmak istemekmiş, pişman olmak.Gerçekten pişman olduğumda anladım.

Affedemem, çok geç demek gururdan başka bir şey değilmiş hâlâ sevgi varsa içinde eğer.Tutsak kalbimin kapılarını kırıp, içine baktığımda anladım.Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş,sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış.Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım.Ölürcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi.Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım.

Sevgi emekmiş, emek ise vazgeçmeyecek kadar ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş.

Anladım

BEKLEMEYİN


NAZİK OLMAK İÇİN, BİR GÜLÜMSEME BEKLEMEYİN. SEVMEK İÇİN SEVİLMEYİ BEKLEMEYİN.
BİR ARKADAŞIN DEĞERİNİ ANLAMAK İÇİN,YALNIZ KALMAYI BEKLEMEYİN.
ÇALIŞMAYA BAŞLAMAK İÇİN, EN İYİ İŞİ BEKLEMEYİN.
ÖĞÜTLERİ HATIRLAMAK İÇİN, DÜŞMEYİ BEKLEMEYİN. DUA'YA İNANMAK İÇİN, ACILARI BEKLEMEYİN
YARDIM EDEBİLMEK İÇİN,ZAMANINIZ OLMASINI BEKLEMEYİN
ÖZÜR DİLEMEK İÇİN,DİĞERİNİN ACI ÇEKMESİNİ BEKLEMEYİN.
NE DE BARIŞMAK İÇİN, AYRILIĞI BEKLEMEYİN,
ÇÜNKÜ NE KADAR ZAMANINIZ VAR BİLMİYORSUNUZ.....

YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜRLER


Yavaş yavaş ölürler Seyahat etmeyenler,

Yavaş yavaş ölürler okumayanlar müzik dinlemeyenler, vicdanlarında hoşgörü barındıramayanlar.

Yavaş yavaş ölürler İzzet-i-nefslerini yıkanlar, hiçbir zaman yardım istemeyenler.

Yavaş yavaş ölürler Alışkanlıklarına esir olanlar, hergün aynı yolları yürüyenler, ufuklarını genişletmeyen ve değiştiremeyenler. Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile giremeyenler, veya bir yabancıyla konuşmayanlar.

Yavaş yavaş ölürler İhtiraslardan ve verdikleri heyecandan kaçınanlar Tamir edilen kırık kalplerin, gözlerindeki pırıltıyı görmek istemekten kaçınanlar

Yavaş yavaş ölürler Aşkta veya işte bedbaht olup istikamet değiştiremeyenler, rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar, Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmamış olanlar.

Yavaş yavaş ölürler... Şimdi yaşayın Bugün riske girin hemen harekete geçin Kendini yavaş ölüme teslim etme! Mutluluktan kaçınma


PABLO NERUDA
Resim EDA SUNER ( canım tekrar teşekkürler :) )


DOST


Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın...'Nereden çıktı bu vakitte' dememeli,bir gece ansızın telaşla yataktan fırladığında;'Gözünün dilini' bilmeli;dinlemeli sormadan,söylemeden anlamalı..Arka bahçede varlığını sezdirmeden,mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında;sen her daim onun orada olduğunu hissetmelisin.ihtiyaç duyulduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli,kovuklarına saklanabilmelisin. Kucaklamalı seni güvenli kolları, ...dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı... En mahrem sırlarını verebilmeli , en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin sorgusuz sualsiz... Onca dalkavuk arasında bir tek o,sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.Alkışlandığında değil sadece,asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli.Övmeli alem içinde,baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin.'hak ettim' diyebilmelisin.Teklifsiz kefili olmalı hatalarının;günahlarının yegane şahidi...Seni senden iyi bilen,sana senden çok güvenen bir sırdaş...Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin.Ve sen ağladığında,onun gözünden gelmeli yaş...


Can Dündar

TİPİK TÜRK HASTALIKLARI


Tipik Türk Hastalıkları


1-Kardan adama tekme atma veya bozmaya çalışma2-Yeni yapılmış betona isim yazma3-Ağaçlara ve banklara kalp,isim kazıma4-Gazetedeki resimlere sakal,bıyık,gözlük yapma5-En iyi ben araba kullanıyorum zannetme6-Şahin marka arabayı Doğan görünumlü yapma7-Kırmızı ışıkta dururken yeşil ışık yanar yanmaz kornaya basma8-Otobüs duraklarına ''ateşli sevişirim, beni ara'' yazma9-Tualet duvarını defter sanma10-Takımı galip gelince havaya silah sıkma11-Kumsalda deve güreşi yapma12-Trafikte kendisini geçen aracı tekrar geçmeyi ilke sayma13-Kartopunun içine buz yada taş koyma14-Yasak olan ortamlarda illede telefonla konuşma15-Derslerine çalışıp sınıfını geçenleri inek sanma16-Mesleğindeki ünvanını ingilizce olarak söyleme17-Tiki olan insanın tikiyle uğraşma18-Faturaları son gününde ödeme19-İskambil kağıtlarıyla kule yapan birinin kulesini bozmaya çalışma20-Cep telefonuyla bağıra bağıra konuşma21-Duvarlara asılan afişleri yırtma22-Sinyal verir vermez şerit değiştirip kazaya sebebiyet verme ve ''Sinyal verdik görmüyormusun'' deme23-Ara yoldan ana yola çıkacak olan araca yol vermeme24-Otobüste illede ön kapıdan inmeye çalışma25-Otobüs koltuklarını yırtma ve üzerine yazı yazma26-Kırmızı ışıkta burun karıştırma27-Evlenenlerin bekârlara ''Sakın ha evlenme'' demesi28-Aynı filme giden insanların çıkışta filmi birbirlerine anlatmaları29-Yolda tanıdık birini görünce arabayı şakayla onun üzerine sürme


iste biz türk insani....

BU KADAR SEVEBİLİRMİSİNİZ ?


Bu Kadar Sevebilir misiniz?

Bir otobüs duraginda karsilasmislardi ilk kez....Biri tipta okuyordu, öbürü mimarlikta. O ilk karsilasmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere daha karsilasabilmek için, hep ayni saatte, ayni duraktan, ayni otobüse bindiler.Gençtiler, çok genç...Birbirileriyle konusacak Cesareti bulmalari biraz zaman aldi ama sonunda basardilar. Ikisi de her sabah otobüse bindikleri semtte oturmuyorlardi aslinda. Delikanli arkadasinda aldigi için o duraktan binmisti otobüse, kiz ise ablasinda.... Sirf birbirilerini görebilmek için, her sabah erkenden evlerinden çikip, sehrin öbür ucundaki o duraga, onlarin duragina geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre sonra... Okullarini bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem de çok mutlu... Bazen issiz, bazen parasiz kaldilar ama öylesine siki kenetlenmisti ki yürekleri ve elleri hiçbir seyi umursamadilar. Ayin sonunu zor getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar olduklarinda da hep mutluydular. Zaman asimina ugrayan, aliskanliklara yenik düsen, banka hesabinda para kalmadigi için ya da tam tersine o hesabi daha da kabarik hale getirmek uguruna bitip-tükeniveren sevgilerden degildi onlarinki... Günler günleri, yillar yillari kovaladikça sevgileri de büyüdü, büyüdü... Tek eksikleri çocuklarinin olmamasiydi. Zorlu bir tedavi sürecine ragmen çocuk sahibi olmayinca, "bütün mutluluklarin bizim olmasini beklemek, bencillik olur" diyerek devam ettiler hayatlarina. Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler..."senin için ölürüm"derdi kadin, simsiki sarilip adama ve adam "hayir, ben senin için ölürüm"diye yanit verirdi hep... Bazen eve geldiginde, aynanin üzerinde bir not görürdü kadin, "bir tanem, kütüphanenin ikinci rafina bak....kütüphanenin ikinci rafinda baska bir not olurdu, "mutfaktaki masanin üzerine bak ve seni çok sevdigimi sakin unutma" mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu notlari okuya okuya kosturan kadin, sonunda kimi zaman bir demet çiçek, kimi zaman en sevdigi çikolatalar, kimi zaman da pahali armaganlarla karsilasirdi... Aldigi hediyenin ne oldugu önemli degildi zaten... Hayat ne kadar hizli akarsa aksin, isleri ne kadar yogun olursa olsun hep birbirlerine ayiracak zaman buluyorlardi bulmasina ama kirkli yaslarin ortalarina geldiklerinde, daha az çalismaya karar verdiler. Adam, hastaneden ayrildi ve muayenehanesinde hasta kabulEtmeye basladi. Kadin da mimarlik bürosunu kapadi ve sadece özel projelerde görev aldi. Artik daha fazla beraber olabiliyorlardi.

Bir gün sahilde dolasirken, harap durumda bir evGördü kadin, üzerinde "satilik" levhasi asili olan. "ne dersin, bu evi alalim mi?"dedi adama."bu viraneyi yiktirir, harika bir ev yapariz. Projeyi kafamda çizdim bile. Kocaman terasi olan, martilari kahvaltiya davet edecegimiz bir deniz evi yapalim burayi...""sen istersin de ben hiç Hayir diyebilir miyim?"diye yanit verdi adam. "Amerika’daki tip kongresinden döner dönmez ararim emlakçiyi... Kaç para olursa olsun! ,burasi bizimdir artik...." sadece bir hafta ayri kalacaklarini bildikleri halde, ayrilmalari zor oldu adam Amerika’ya giderken. Her gün, her saat konustular telefonla. Gözyaslari içinde kucaklastilar havaalaninda. Fakat birkaç gün sonra, kocasinda bir tuhaflik oldugunu fark etti kadin. Eskisi kadarMutlu görünmüyor, konusmaktan kaçiniyordu. Onu Neselendirmek için, sahildeki evi hatirlattiVe çizdigi projeyi verdi kadin ama hiç beklemedigi bir cevap aldi:"canim, o ev bizim bütçemizi asiyor. Sen en iyisi o evi unut..." Mutsuzluk, mutlulugun tadina alismis insanlara daha da aci, daha da çekilmez gelir. Kadin, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini söylemesi için yalvardi adama,"senin için Ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat" diye dil Döktü bos yere... Yillardir sevdigi adam, duyarsiz ve sevgisiz biriyle yer degistirmisti sanki. Ona ulasmaya çalistikça, beton duvarlara çarpiyordu kadin, her çarpmada daha fazla kaniyordu yüregi... Bir gün, çocuklugunun, gençliginin ve bütün hayatininBirlikte geçtigi arkadasina dert yanarken, "artik dayanamiyorum, sana söylemek zorundayim" diye sözünü kesti arkadasi. "o, seni aldatiyor. Is yerimin tam karsisindaki restoranda genç bir kadinla yemek yiyor her öglen. Sonra sarmas dolas biniyorlar arabaya...." "sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanlari" diye bagirdi kadin. Onca yillik arkadasini, kendisini kiskanmakla Suçladi....Ertesi gün, ögle vakti o restoranin hemen karsisinda bir köseye sindi sessizce ve peri masallarinin sadece masal oldugunu anladi... Kocasinin eskiden ayni Hastanede çalistigi genç çocuk doktorunu tanidi hemen. Bazen evlerinde agirladiklari kadina nasil sarildigini gördü adamin...Aksam kocasi eve gelir gelmez, bazen bagirip, bazen aglayarak, bazen ona simsiki sarilip bazen de yumruklayarak haykirdi suratina her seyi. Inkâr etmedi adam. Zamanla duygularin degisebildigi, insanlarin orta yasa geldiklerinde farklilik aradigi Gibi bir seyler geveledi agzinda ve bavulunuAlip gitti evden. Kapidan çikarken, "son bir kez kucaklamak isterim seni"diyecek oldu ama kadin, "defol"dedi nefretle... Ilk celsede bosandilar...Modern bir ask hikâyesinin Böyle son bulmasina kimse inanamadi. Arkadaslarinin destegiyle ayakta kalmaya çalisti kadin. Adamin, sevgilisiyle birlikte Amerika’ya yerlestigini ögrendi. Bazen yalniz kaldiginda, onu hala sevdigini hissedince, aglama nöbetleri geçiriyor, askin yerini, en az onun kadar yogun bir duygu olan nefretin Almasi için dua ediyordu.

Aradan bir yil geçti... Her seyin ilaci oldugu söylenen zaman bile, kadinin derdine çare olamamisti. Bir sabah, israrla çalan zilin sesiyle uyandi. Kapiyi açtiginda, karsisinda o kadini gördü. "sen, buraya ne yüzle geliyorsun"diye bagirmak istedi ama sesi çikmadi. "lütfen, içeri girmeme izin ver, mutlaka konusmamiz gerekiyor."dedi genç kadin. Kanepeye ilisti ve zor duyulan bir sesle konusmaya basladi: "hiçbir sey göründügü gibi degil aslinda. Çok üzgünüm ama o bir Saat önce öldü. Geçen yil Amerika’daki kongre Sirasinda ögrendi hastaligini ve yaklasik bir senelik ömrü kaldigini. Buna dayanamayacagini, hep söyledigin gibi onunla birlikte ölmek isteyecegini biliyordu. Seni kendinden uzaklastirmak için, benden sevgilisi rolünü oynamami istedi. Ailesine de haber vermedi. Birlikte Amerika’ya yerlestigimiz yalanini yaydi. Oysa ilk karsilastiginiz otobüs! Duraginin karsisinda bir ev tutmustu. Tedavi görüyor ve kurtulacagina inaniyordu ama olmadi. Gece fenalasmis, bakicisi beni aradi, son anda yetistim. Sana bu kutuyu vermemi istedi... gözlerinden akan yaslari Durduramayacagini biliyordu kadin. Hemen oracikta ölmek istiyordu. Eline tutusturulan kutuyu açmayi neden sonra akil edebildi. Itinayla katlanmis bir sürü kâgit duruyordu Kutuda. Ilk kâgitta,"lütfen bütün notlari Sirayla oku bir tanem" diyordu... Sirayla okudu; "seni çok sevdim","seni sevmekten hiç vazgeçmedim","senin için ölürüm derdin hep, dogru söyledigini bilirdim.""fakat benim için ölmeni istemedim""simdi bana söz vermeni istiyorum.""benim için yasayacaksin, anlastik mi?" son kâgidi eline alirken, kutuda bir anahtar oldugunu gördü kadin...

Ve son kâgitta sunlar yaziliydi: "sahildeki evimizi senin çizdigin projeye göre yaptirdim. Kocaman terasta martilarla kahvalti ederken, ben hep seni izliyor olacagim...."


Gürültü ve karmaşanın ortasından sakince geç, sessizlikte ne büyük bir huzur olduğunu hatırlayarak...Mümkün olduğunca ama teslim olmaksızın herkesle iyi geçin. Doğru bildiğini sesini yükseltmeden ama açık seçik dile getir ve diğerlerişne de kulak ver ; ne kadar pırıltısız görünsede onların da bir hikayesi vardır.Gürültücü ve saldırgan insanlardan uzak dur, çünkü onlar özüne sıkıntı verirler. Eğer kendini başkalarıylakıyaslayıp duruyorsan ; ya mutsuz yada kendini beğenmiş olursun. Çünkü her zaman senden daha iyi ve daha kötü durumda birileri olacaktır. Planların kadar, gerçekleştirdiklerinden de zevk al. Kariyerine ilgini kaybetme ; na kadar basit olursa olsun, zamanın değişen değerlerine karşı gerçek hazinendir.İşinde temkinli ol ; dünya sahtekarlıklarla doludur. Fakat bu temkinliliğin, sahip olduğun meziyetlerikullanmana engel olmasın ; çok insan yüksek idealleri için çırpınır ve hayat her yerde kahramanlıklarla doludur.Kendin ol. Özellikle sevmediğin halde seviyormuş gibi davranma. Aşka kırgın da olma ; çünkü tüm hayalkırıklıklarına rağmen aşk, çimenler gibi yeniden doğar hiç beklemezken. Yılların geçişine saygıyla boyun eğve asaletle terket gençliğin heveslerini. Ruhunu güçlendir beklemediğin anda gelen talihsizliklere karşı seni koruması için. Ama bu karanlık hayallerle kendini üzme. Pek çok korku, bitkinlik ve yalnızlıktan doğar.Kendine karşı nazik ol. Sende bu evrenin çocuğusun ağaçlar ve yıldızlar kadar. Sen farketsen de farketmesen deolması gerektiğii gibi hareketine devam ediyor zaten.

Bu yüzden 'TANRI' dan her ne anlıyorsan onunla barışiçinde ol. Çabaların ve emellerin her ne olursa olsun, hayatın gürültülü karmaşasında barışı ve huzuru kalbindenhiç eksik etme.

Bütün basitlikleri, yıpratıcılığı ve hayal kırıklıkları ile bile dünya çok güzel.


KARSIMIZA ERKEN CIKMIS INSANLARI YOLUN DISINA SURERKEN ; BİR GÜN GERİ DÖNÜP,ONU DELİLER GİBİ ARIYACAĞINIZI HİÇ HESABA KATIYORMUSUNUZ? HAYAT HER ZAMAN CÖMERT DAVRANMAZ BİZE. TERSİNE ÇOĞU KEZ ZALİMDİR. HER ZAMAN AYNI FIRSATLARI SUNMAZ.... TOYLUK ZAMANLARI ÖDETİR,HOYRATÇA KULLANDIĞIMIZ ARKADASLIKLARIN,ESKİTMEDEN YIPRATTIĞIMIZ DOSTLUKLARIN,SAVURGANCA HARCADIĞIMIZ ARKADASLIKLARIN HAZİN HATIRASIYLA YAPAYANLIZ KALIRIZ BİR GÜN... BİR AKŞAM ÜSTÜ YANIMIZDA KİMSECİKLER OLMAZ;

YA DA OLMASI GEREKENLER YANIMIZDAKİLER DEĞİLDİR....

Hafızası Olmalı İnsanın


Hafızası olmalı insanin; hiç değilse, aynı hataları, aynı bahanelerle tekrarlamaması için! Soruları olmalı, yanıtları bulmak için bir ömür harcayacak! Dostları olmalı, ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak! Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi; ama , kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki, hakkını verebilsin sevdiklerinin; zaman bulabilsin; bir teşekkür, bir elveda için... Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer, asla vazgeçmemeli sevmek ve öğrenmekten; ama , herkesi sevemeyeceğini de her şeyi bilemeyeceğini de fark edebilmeli insan! Tıpkı, her şeye sahip olamayacağı gibi... Zamanın ninnisiyle, uykuda geçirmemeli hayatı

UNUTMA.SENDEN BİR TANE DAHA YOK BU DÜNYADA...


Unutma. Senden bir tane daha yok bu dünyada. Gülümsemeyi asla unutma. Gözlerinin içi gülsün gülerken, bakışların pırıl pırıl olsun ve her zaman nemli kalsın göz pınarların. Unutma kendini sevilebilecek bir insan haline getirmeyi ve ondan sonra da kendini sevip kendine sarılmayı. Zamana güven ve onun senin en büyük dostlarından biri olduğuna. Acılarının ve felaketlerinin ancak onun koynunda uyuyabileceğini unutma. Unutma. Başına gelenlerin günün birinde kişisel tarihinin ayrıntılarından biri olmaya mahkum olacağını unutma. Her çiçek sevgilin olsun, her sevgilin ise bir çiçek. Açık tut gönlünü tüm güzelliklere. Yasalar, günahlar, yasaklar sen olduğun için vardır. Ve sen bir tane olduğun için bu koca dünyada, gir günaha çekinmeden, çiğne yasayı. Ay dedenin sihrini gönderdiği gecelerde uyuyarak çalma hayatından saatlerini. Gecenin içinde yolculuğa çıkmayı unutma. İçinde hiç ölmeyecek bir gençlik virüsü yarat ve kaç yaşında olursan ol, her zaman yirmi beş yaşında kalman gerektiğini unutma. Asla taviz verme seni sen yapan yanlarından. Onurlu bir yaşam sürebilmen için, şartlar ne olursa olsun direnmeyi sakın unutma. İçindeki seni katletmeye kalkma sakın. Kendine vuracağın her darbenin seni senden biraz daha uzaklaştıracağını unutma. Korkma mahallenin delisi olmaktan. Doğrucu davutlar ne kadar çoğalırsa mahallende, hayat mutlaka daha iyiye gidecektir, unutma. Hatanın affedilmeyecek olanından kaç, ama hata yapmayayım diye de yakıp geçme yıllarını. Unutma ki, hiç hata yapmayan bir insan yapabileceklerinin en iyisini yapamamış demektir hayatta. Korkma insanca korkularından. Ve korkunun kendisinden çok, onun beklentisinin daha korkutucu olduğunu unutma. Bir anlamı olsun kendinle yaptığın kavgaların. Ve hep ileriye taşısın seni kavgada attığın her adım. Açık bırak pencereni ve sabah güneşinin rüzgarı önüne katarak perdelerle yapacağı raksa dönük olsun bakışların. Küçücük mutlulukların görkemine inandır kendini ve gülümse. Umutların bitmesin asla ve umutların bittiği yerin, hayatın da bittiği yer olacağını asla unutma.
Ve şaire kulak ver: " Senden bir tane daha yok bu dünyada."
GÜLÜMSEMEYİ VE YASAMAYI ASLA UNUTMA.....